İnsanlık tarihinin 60.000 ile 100.000 yıllık bir geçmişe sahip olduğuna dair bulgular mevcut olmakla birlikte dünyanın yaşının 4,54 Milyar yıl olduğunu düşünüldüğünde, insanlık tarihinin çok küçük bir zaman dilimini kapsadığını söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. İnsanlık tarihi içerisinde ise son 2 yüzyılımızın diğer tüm zaman dilimlerinden çok daha fazla gelişime, değişime ve bilimsel keşfe tanık olduğu ise bir gerçektir. Elbette gelişmekte olan teknoloji her alanda olduğu gibi iş makinesi ya da inşaat makinesi araçlarını da etkilemiştir. Artan nüfusa karşılık oluşan talebi karşılamak üzere inşaat, yapı ve endüstri sektörleri arzı artırmak üzere harekete geçmiş ve talebe yetişebilmek için çeşitli iş makineleri kullanımı gündeme gelmiştir.
Yine aşırı talebe yetişmeye çalışan sektörlerde, sahada ihtiyaç duydukları alanlara göre değişmekle birlikte yeni iş makinesi icadı gibi olumlu gelişmeler de sıkça yaşanmıştır. İş makineleri kullanım amacı, eski zamanlarda daha çok üretimi hızlandırmak gibi nedenlerle olmuştur. Günümüzde daha geniş kitlelere hitap etmek ve kar oranlarını arttırmak gibi amaçlar için de iş makineleri ya da inşaat makineleri alımı söz konusu olabilmektedir. Aynı zamanda bu iş makineleri özellikleri de kullanıldıkları sahalardaki ihtiyaç ve özelliklere göre zaman içerisinde değişmiş ve gelişmişlerdir. İş makinelerinin tarihçesi oldukça eskilere dayanmaktadır. Bu noktada aklımıza iş makinesi ne zaman bulundu ya da iş makinesi ne zaman icat edildi gibi sorular gelecektir. Bu soruların cevaplarını tek tek ele almaya çalışalım.
Ekskavatörün Atası: “Steam Shovel”
İcat edilen ilk iş makinelerinden bir tanesinin ekskavatör olduğu düşünülmektedir. Eski tarihli kayıtlar incelendiğinde, 1839 yılında Filadelfiya’da doğan inşaat mühendisi William Smith Otis’in, ekskavatörlerin atası olarak sayılabilecek “steam shovel” adı verilen ve Türkçe olarak “buharlı kürek” şeklinde çevrilen basit aracı tasarladığı ile karşılaşılmaktadır. Otis, bu icadını tasarladıktan hemen sonra ABD’de patentini almıştır. Buharlı kürek, adından da anlaşılacağı üzere, buharla çalışan bir motora sahip olup ilk icat edildiği yıllarda oldukça ses getirmiştir. Çeşitli kaynaklarda “Otis ekskavatörü” olarak da anılmakta olan bu icat özellikle ABD’de demir yollarının inşası esnasında toprağı kazmak ve istenmeyen taş ve toprakları başka yerlere transfer etmek için kullanmıştır.
Otis’in bu iş makinesi icadı ilerleyen zamanlarda geliştirilerek sahada gereksinim duyulan farklı işleri yerine getirebilecek şekilde değişikliklere uğratılmıştır. Genç mucit William Smith Otis, yaşamı boyunca, demiryollarında farklı işleri yerine getirebilecek iş makineleri içeriği geliştirmeye devam etse de henüz çok genç yaştayken, 26 yaşında, tifodan dolayı hayatını kaybetmiştir. İlginç şekilde Otis ailesinden başka icatlar da çıkmıştır. William Smith Otis’in kuzeni olan Elisha Graves Otis ise endüstriyel işlerde kullanılabilecek ve özellikle fabrikaların içerisinde yük taşınmasını kolaylaşıran yükseltici platform benzeri bir asansör geliştirmiştir.
Başlangıçta bu fikri ve icadı için patent almayı bile düşünmeyen Elisha Graves Otis, tasarladığı asansörün zamanla oldukça popüler hale gelmesinin üzerine icadı için patent başvurusu yapmış ve “Otis Asansör Şirketi”ni kurarak bu şirket altında faaliyet göstermiştir. Ne var ki, Elisha Graves Otis de, 40 yaşında icat ettiği bu asansörden 9 yıl sonra, hala icatları ve tasarımları hızlı bir şekilde devam etmekteyken 49 yaşında difteriden dolayı hayatını kaybetmiştir. Bu mucitlerin en verimli dönemlerinde hayatlarını kaybetmeleri, o dönemde iş makinesi ya da inşaat makinesi sektöründe ufuk açıcı yeni icatlar yapılmasını engellemiştir demek yanlış olmayacaktır. Buharlı araçların yerini zamanla motorlu araçların almaya başlamasıyla birlikte buharla çalışan ekskavatörler de yerini motorlu ekskavatörlere devretmiştir. İlk olarak 1930’lu yıllarda motorlu ekskavatörlerin geliştirildiği düşünülmekle birlikte 1950 ve 1960’lı yıllarda ise tamamıyla hidrolik olan, dizel motorlu ve günümüzdeki ekskavatörlere en yakın mekanik dizayna sahip ekskavatörler geliştirilmiştir.
Hidrolik teknolojisini kullanan ilk ekskavatör, 1882’de İngiltere’de Sir WG Armstrong and Company tarafından kullanılmıştır. Günümüzün hidrolik sıvı kullanan ekskavatörlerinden farklı olarak, hidrolik fonksiyonları çalıştırmak için su kullanılmıştı. Ayrıca, gerçek bir hidrolik makine değil, kepçeyi çalıştırmak için kablolar kullanan ve hidrolik bir silindire sahip olan hibrit bir araçtı. Ancak bu fikir ne bu makinede ne de 1914’te Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Penn Iron Mining Company için F. Armstrong tarafından inşa edilen benzer tasarıma sahip bir makinede başarılı olmadı. Tamamı hidrolik sistem kullanan ilk ekskavatör, Kilgore Machine Company tarafından 1897’de inşa edilen Doğrudan Etkili ekskavatördü. Kilgore, geleneksel kablo veya zincirle çalışan küreklere kıyasla tasarımın çeşitli avantajlarının lansmanını yapmıştı. Makine neredeyse tamamen çelikten yapılmıştı, bu da onu sağlamlaştırıyordu. Her silindirin strokunun her bir ucu da dahil olmak üzere tüm hareketler, yüksek hızda tam strokta çalışırken şok veya hasarı ortadan kaldıracak şekilde yastıklanmıştı.
Tüm kepçe işlevleri için buhar silindirlerinin kullanılması, kepçeye diğer kepçelerden farklı olarak bir hareket rahatlığı kazandırmıştı. Diğer küreklerin çoğundan farklı olarak, yatay olarak çalışabiliyor ve kayalar ile diğer engelleri diğer küreklerden daha kolay manipüle edebiliyordu. Zincirlerin, kabloların, kasnakların, tamburların, sürtünmeli kavramaların, dişlilerin ve kaldırma motorlarının ortadan kaldırılmasıyla, tasarım oldukça basit bir hale getirilmişti. Bu noktada iş makineleri özellikleri epey değişiyor ve iş makineleri kullananlar aradaki farkı görebiliyordu. Basitlik, iş makinesinin kullanımı alanında da yaygınlaşmıştı. Dört silindir, sadece iki kol tarafından kontrol ediliyordu ve operatörün her bir kol üzerindeki el hareketi tam ve anında kovaya iletilebiliyordu. 20. yüzyılda ortaya çıkacak tam döner ekskavatörleri öngören Kilgore kepçesinde ise kovayı boşaltmak için bir açma halatı veya manivela yerine bir ayak pedalı kullanıldı ki bu da ekskavatörlerde büyük bir rahatlığı da beraberinde getirdi. Kilgore ayrıca ekskavatörün maliyeti üzerinde de etkili değişiklikler yarattı. Silindirler, çalıştırılacak daha az makine olduğundan, diğer küreklere göre daha az buhar, dolayısıyla daha az yakıt ve su gerektiriyor ve kullanıcılar bu durumdan memnun kalıyordu. Açıkça görülüyor ki, hemen her şantiye alanında karşılaşabileceğimiz ekskavatörlerin bugün ki teknolojiye ulaşabilmesi için epey yol alması gerekmiş.
Forkliftin İcadı
Forkliftler, sahip oldukları çatallar aracılığıyla, genellikle paletler üzerinde bulunan ağır yükleri kaldırmak, kısa mesafelerde taşımak, başka araçlara yüklemek ya da raf gibi yerlere istiflemek maksadıyla kullanılan ve bugün için aklımıza gelebilecek büyük ya da küçük her türden sektörde kullanımda olan fonksiyonel iş makineleridir. Bugün için oturduğumuz muhite yakın mevkilerde yer alan onlarca marketin her birinde mutlaka en az bir forklift bulunmaktadır. Bu market zincirlerinin sayıları göz önüne alındığında forklift’in ne denli yaygın olarak kullanıldığı da ortaya çıkmaktadır. Peki bu kullanışlı iş makinesi icadı hakkında neler biliyoruz?
Günümüzdeki forklift araçlarına benzeyen ilk prototipin 1917’de ortaya çıktığı düşünülmektedir. Esasen bu prototip, forklift fonksiyonuna sahip olan bir ataşmanın eklendiği traktör olarak tasarlanmıştır. 1920’lere gelindiğinde ise hidrolik ve dikey kaldırma direğinin eklendiği yeni modeller oluşturulmuştur. Profesyonel anlamda kullanıma sunulan ilk forkliftin ise 1972 yılına tarihlendiği söylenebilir. Bu forklift diğerlerine göre nispeten daha fazla ağırlığı daha yükseğe kaldırabiliyor ve aynı zamanda benzin yerine elektrikle şarj olabilen bir akü kullanıyordu. Sonraki yıllarda geliştirilen forkliftler ise şekil olarak benzer kalmalarına karşılık dar alanlarda rahat manevra yapılmasına imkan sağlamak üzere boyut olarak küçültülmüştür.
Bugün için son model bir forklift, rahatlıkla depodan aldığı ve ürünlerle yüklü bir paleti müşterilerin alışveriş yapmakta olduğu market içerisinde reyonların arasına bırakabilmektedir. Tüm bunlarla birlikte, Türkiye’nin ilk yerli iş makinesi ve Türkiye’nin ilk yerli iş makinesinin adı gibi konular da arama motorlarında sıkça araştırılan konu başlıklarıdır. Ancak günümüzde yaygın olarak kullanılan iş makinelerinin çoğu ABD’de icat edilmiş ve üretilmiştir.